- Cinsel istek
- Cinsel uyarılma
- Orgazm
- Çözülme olarak isimlendirebilir.
Öncelikle problemin hangi aşamada olduğunun anlaşılması ve buna yönelik bir tedavi planı uygulanması gerekmektedir.
Kadınlarda Cinsel İstek
Cinsel İstek; temel olarak ilişkiyi arzulamak, erotik duygu ve düşüncelerin ortaya çıkmasıyla karakterizedir ve genellikle bu beyin tarafından kontrol edilir. Bunun ortaya çıkabilmesi açısından beynin bir düşünce, görsel, koku ve dokunma duyusuyla uyarılması gerekmektedir. Bu konudaki iki ana hormon, dopamin ve seratonin’dir. Dopamin, cinsel isteği arttırırken; seratonin azaltacaktır.
Cinsel istekten kadınlarda da erkeklerde de ana sorumlu hormon Testosteron’dur. Genel olarak cinsel isteğin hormonlar tarafından idare edildiği bir gerçektir. Ancak çevresel, sosyal faktörler ve toplumsal yetiştirilme baskısı kadınlarda cinsel fonksiyonların en fazla bu aşamasını baskılar.
Hormonlar tarafından kontrol edilen bu aşama genellikle inançlar, çevresel faktörler ve psiko-sosyal faktörlerle baskılanabilir. Bu aşamada olabileceğini düşündüğümüz problemler yani kadın cinsel fonksiyon bozukluklarındaki problemin cinsel istek aşamasında olduğundan şüphelenildiği durumlarda hormonal kontroller ile beraber psikolojik faktörlerde göz ardı edilmemelidir.
Cinsel Uyarılma; kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluklarında incelenmesi gereken ilişkinin ikinci aşaması uyarılma aşamasıdır. Bu aşama kadın genital yapısının ilişkiye hazır hale gelebilmesi için geçirmesi gereken anatomik değişikliklerin herhangi bir aşamasında problem olup olmadığının incelenmesiyle olur.
Kadınlarda her şey normal olurken birden ortaya çıkan cinsel fonksiyon bozukluklarında bu aşamada da problem yaşanabilir. Hormonal değişiklikler ve sağlık problemleri ilişkinin bu aşamasında problem olmasına neden olabilir.
Kadınlarda Orgazm
Orgazm; İlişkideki üçüncü aşama orgazm aşamasıdır ve genellikle hastalarda problemin tanımlanmasının en güç olduğu aşamadır.
Kadınlarda Çözülme
Çözülme; ilişkinin son aşaması olarak adlandırılır ve genellikle 10 dakika kadar sürer.
Bu aşamalar sorgulandıktan sonra kadındaki problemin ne olduğunun ortaya konulması tedavi açısından oldukça önemlidir. Kadınlarda ortaya çıkan cinsel fonksiyon bozukluklarından en sık rastlananlardan birisi cinsel istekte azalmadır. Genellikle kadınlar bunu ileri yaş ve uzun ilişki süresiyle ilişkilendirip doktora gitmeme eğilimindedir.
Ancak genellikle bu problemin bu faktörlerle açıklanması zordur ve bununda mutlaka tedavi açısından gözden geçirilmesi gerekmektedir. İkinci problem, uyarılma aşamasında yaşanır. Bu aşamada ya beyinle alakalı cinsel isteğin olmadığı ancak genital uyarılmanın olduğu bir problem vardır veya tam tersi kadında beyin olarak uyarılma gerçekleşir ancak anatomik cevap oluşmayabilir.
Bunların her ikisinin beraber olduğu durumlarda görülmektedir. İlişkinin üçüncü aşaması olan orgazm aşamasındaki bozukluklarda sıklıkla karşılaşılabilir. Ancak genel olarak bu problemi anlatmakta zorluk çeken kadınlar doktordan yardım istemeye karar verdikten sonra bile en zor bu problemden bahsetmektedir.
Kadında orgazm bozukluğundan bahsedebilmek için ilişkinin bu aşamasına kadar olan cinsel istek ve uyarılma kısımlarında bir problemin olmadığını düşünmek gerekir. Burada genellikle kadınlarda orgazm olamama ve orgazm gecikmesi gibi problemlerden bahsedilebilir.
Vajinismus?
En sık karşılaşılan cinsel fonksiyon bozukluklarının başında “Vajinismus” denilen problem görülmektedir. Bu problem kadının ilişki istemesine rağmen anatomik olarak vajenin buna izin vermemesi durumudur. Bunun nedeni genellikle kasılmalara bağlıdır. Bu konudaki diğer bir tanım ise kadının cinsellikten tiksinti duyma bozukluğudur. Kadın genellikle bu durumda cinsel ilişki beklentisinden veya girişiminden aşırı kaygı ve tiksinti duymaktadır. Buna rağmen devam eden ilişkiye zorlanma durumlarında ciddi psikolojik ve sosyal problemler karşımıza çıkmaktadır.
Kadında Cinsel Fonksiyon Bozukluklarında Tanı Nasıl Konulur?
Kadında cinsel fonksiyon bozukluklarının tanısını koymanın ilk aşaması tıbbi geçmişini, geçirdiği ameliyatları, kullandığı ilaçları ve sosyal hayatını da içeren detaylı bir öykü alınmasıdır. Çünkü kronik hastalıklar, ilaç kullanımları, madde bağımlığı, genital bölgeden geçirilen travma ve işlemler, cinsel partnerin probleminin olup olmadığı, cinsel istismar hikayesi ve kadın sünneti gibi travmalar bu durumla yakından ilişkilidir.
Kadında cinsel fonksiyon bozukluklarının en zor kısmı kadının bir problem olduğuna karar verip bunu gündeme getirmesi ve tıbbi yardım istemesidir. Bu nedenle direkt olarak bunu tarif etmeyen ancak bu konuya yakın konulardan bahseden kadın hastalarda konu ile deneyimli doktorların gerekli sorgulamalarıyla bunu ortaya çıkartması tedavinin başlangıcı olabilir.
Hasta ile konuşma sırasında bu problemin sürekli devam edip etmediğini, son dönemlerde ortaya çıkıp çıkmadığını veya yaşam boyu bir problem olarak ortaya çıktığının belirlenmesi oldukça önemlidir. Kadınlardan bu konu ile ilgili cevapların alınması her zaman kolay olmayabilir. Bu nedenle kadın cinsel fonksiyonlarını değerlendiren özel formlar hazırlanmıştır. Bu formlar kadınlara doldurtularak belki de kadının söyleyerek ifade edemediği problemlerin yazarak ortaya çıkartılması planlanabilir. Bunlar konusunda üzerinde anlaşılan tek bir form olmamakla beraber bu konuda kullanılan Türkçeye de çevrilmiş formlar mevcuttur.
Kadında Cinsel Fonksiyon Bozukluklarında Muayene
Kadında cinsel fonksiyon bozukluklarının tanısındaki ikinci aşama muayene kısmıdır. Detaylı bir muayene kadını tedirgin etmeden yapılmalıdır. Çünkü ülkemizde erkekler ve kadınlar sadece genital muayene korkusundan bile doktora gelmeyi ertelemektedir. Muayene aşamasından sonra yapılması gereken laboratuar testlerinde açlık kan şekeri gibi kan lipit profili, hormon düzeyleri, karaciğer, böbrek fonksiyonları ve idrar tahlili istenebilir. Ancak bunların hangilerinin isteneceği üroloji doktoru tarafından karar verilecektir.
Kadında cinsel fonksiyon bozuklukları tanısı konulurken, tanı ve inceleme kısmının uzatılması çok detaylı ve ayrıntılı işlemlerin yapılması bazen hastaları tetkik ve tedavi aşamasından soğutabilir. Bu nedenle aradaki denge çok iyi korunmalı ve tanıya dair bir ipucu elde edildiğinde tedavi planları yapılmaya başlanmalıdır.